Gurme kentlerimiz arasına girmesi gereken şehirlerden biri de Kastamonu! Bir hafta sonu gezisi için yemekleri, doğası ve tarihi ile oldukça keyifli bir yer burası. Eylül ile yaptığımız Karabük-Safranbolu-Kastamonu gezimizin 2 gününü Kastamonu’da geçirdik. Kastamonu, İstanbul'dan aracınız ile 6 saatte ulaşabileceğiniz bir konumda. Havalimanı da olan şehre uçakla da ulaşabilirsiniz ama bence Safranbolu’yu dahil edin geldiğiniz mesafeye değsin. Kastamonu’ya 2 gün ayırmanız yeterli. Yalnızca, fazla gezecek yer olmadığı için üst üste pastırmalı, kıymalı, mantarlı ekmek yerken bulabilirsiniz kendinizi. Kastamonu’nun 2018 yılında Türk Dünyası Kültür Başkenti olduğunu biliyor muydunuz?
Şehrin ortasından Karaçomak Çayı geçiyor ve şehre gerçekten ayrı bir hava katıyor. İki tarafı ağaçlandırılmış çayın kenarı da gece boyu da aydınlatılıyor. Çayın üzerindeki Nasrullah Köprüsü de şehrin simgesi niteliğinde. 16. yüzyılda yapılan köprü bir zamanlar 5 kemerli olsa da geçirdiği hasarlar ve restorasyonlar sonucu 2 kemerli kalmış. Bu yüzden oluşan görüntüden dolayı da halk arasında Kambur Köprü de deniyormuş.
Şehrin çarşısındaki ana meydanın adı da Nasrullah Meydanı. Köprüye de adını veren Nasrullah, "hazırcevaplık ve nüktedanlıkta Nasreddin Hoca, dünyevî işlerde İbn-i Sina gibi" olarak tanımlanan burada kadılık yapmış bir alimmiş. Şehirde pastırma, sucuk ve sarımsaktan sonra en çok adını görürsünüz. Biz 29 Ekim 2019 tarihinde gittiğimizde yaşlı amcaların birlikte oturup etrafı seyrettiği bu meydan acaba Korona sonrası ne hale geldi?
29 Ekim dolayısıyla askerler tarafından yapılacak gösteriyi izleme şansını bulduğumuz şehrin valiliği önünde bulunan Kastamonu Cumhuriyet Meydanı’nda şehirdeki bir diğer simge eser Şerife Bacı Heykeli bulunuyor. Bu heykeldeki Şerife Bacı, Kurtuluş Savaşı'nda kağnısı ile geldiği kışla önünde mermilerini ve çocuğunu korumak için soğukta canını vermiş. Heykel de mücadeleci Türk kadınını temsil ediyormuş.
Tabi gelmişken kaleye çıkmadan olmaz. Hemen hemen her gittiğim şehirde bir kale oluyor ve sanırım en sevdiğim aktivitelerden biri kaleye çıkıp şehre kuşbakışı bakmak. Ve genel olarak kaleler tadilatta oluyor. Kastamonu Kalesi de hem tadilattaydı hem de tepesine kadar çıkılıyordu, tamamen kapatmamışlardı. Kökeni milattan sonra 12. yüzyıla dayanan kaleye giden mahalle de oldukça eski evlerden oluşuyor.
Kaleden de görebileceğiniz Kastamonu Saat Kulesi ise Hükumet Konağı’nın arkasında, Sarayüstü Tepesi’nde yer alıyor. 1885 yılında Vali Abdurrahman Paşa tarafından yaptırılmış saatin ilginç de bir efsanesi var. Sözde, İstanbul Sarayburnu’nda yanlış zamanda çalan bir saatin çanı, padişahın hamile cariyesinin bebeğini düşürmesine neden olmuş. Bu yüzden de o saati Kastamonu’ya getirmişler. Ama anlamadığım şey neden erken çalan çan bebeği düşürüyor? Saat Kulesi’nin hemen yanından da şehrin yepyeni projesi “Teleferik” bulunuyor. Umarım siz gidene kadar açılır da saat kulesinden kaleye doğru manzara dolu bir yolculuk yaparsanız. Açılmamış olursa da akşam gelin ve saat kulesinin hemen altında bulunan çay evinde manzaraya karşı bir çay yudumlayın.
Şehirdeki turunuza mutlaka Etnografya Müzesi’ni ekleyin. 19. yüzyılın sonlarında Mir Liva Sadık Paşa tarafından yaptırılmış konak etnografya müzesine dönüştürülmüş. Normalde yazlık kat olarak kullanılan konağın en üst katı örnek bir ev olarak tasarlanmış, kışlık olarak kullanılmış olan orta kat ise Kastamonu el sanatlarını gösteren bir kat iken girişte de Kastamonu’ya ait eski fotoğrafları görebilirsiniz.
Şehirde birçok han da bulunuyor. Ama restoran veya otel olduğu için öyle rahatça giremeyebiliyorsunuz. Penbe Han da içerisinde restoran bulunan hanlardan biri. “penbe” pamuk anlamına geliyormuş. Bir zamanlar pamuk ticaretinin yapıldığı bir han imiş. Şimdi ise ülkemizin yeni trendine uymuş, şemsiyeli bir han olmuş.
Kastamonu’da yapacağınız 2 günlük bir yemek turunda fazlasıyla gluten sizi bekliyor. Şehir merkezinde nerede ise tüm dükkanlarda pastırma, sarımsak ve sucuk üçlüsünü görmek mümkün. Ama bu konuda Tabakoğlu lider konumda. Sığır etinden, yaz aylarının sonlarına doğru yapılmaya başlayan pastırmalar alışık olduğumuz pastırmaların aksine aşırı ince ince yaprak gibi kesiliyor. Burada Kastamonu’ya ait sarımsak ve glutensiz olmayan ama gluten oranı az olan Siyez buğdayını da bulabilirsiniz. Ayrıca gözünüzün önünde pastırma, soğan ve kuru yağlı etin zırhla dövülmesiyle hazırlanan ekmek içi satılıyor. Biz de bu içten satın alıp hemen yanındaki fırına Kaya Restoran’a koştuk.
15 TL’ye aldığımız içi 6 TL daha vererek Pastırmalı Ekmek haline getirdik. Kastamonu “ekmekleri” ile meşhur. Mantarlısı, etlisi ya da pastırmalısı… Hepsi ince ve çıtır yufkadan biraz kalın hamur arası fırında pişmiş lezzetler olarak tanımlanabilir. Malzeme bol ama hamurun da önüne geçmiyor, çokça lezzetli.
Her ekmek çeşidini her yerde bulamayabilirsiniz. Şansımıza Kanlıca mantarı zamanında gitmiştik ve “Kanlıca mantarlı ekmek” tatma fırsatı da bulmuş olduk. Buna bizim gibi ekim ayı sonlarına doğru giderseniz Tarihi Nasrullah Çorbacısı'nda denk gelebilirsiniz. Yanına da “Eğşi” denen ekşi elmalardan yapılan üzerine zeytinyağı ile servis edilen yöresel içecekten söylemeyi unutmayın. Doğrusu mantarı pek hamur işlerine yakıştırmıyorum, yine yakıştırmadım. Ayrıca çok da çıtır değil de daha yumuşak bir yapısı vardı. Mekanın güzel yanı teyzenin hemen önünüzde hamuru açıp sac üzerinde pişiriyor olması. Buranın bir de Su Muhallebisi meşhur, ayrıca tatmadığım Kastamonu Döneri de yapıyorlar.
Yöresel yemek için en iyi adres Münire Sultan Sofrası. Akşam yemeğine bence mutlak buraya gidin. Yayla çorbasından bir farkını göremediğimiz Ecevit çorbası ile başladığımız yemeğe Banduma, Tirit ve Eyşili Pilav ile devam ettik burada. Benim favorim Banduma idi. Özel yapılan yufkalar, hindi eti, tereyağı ve ceviz ile birleşiyor ve ortaya biraz ağır ama yeme isteği uyandıran bir lezzet çıkıyor. Çarşının ara sokaklarına girerseniz Banduma hindileri satan kasapları görmeniz mümkün. Tirit ise Türkiye’de hamur üzeri bir şeyler konseptli yemeklerin genel adı. Yöreden yöreye göre değişiyor. Burada ise Kastamonu susamsız simidi et suyu ile ıslatılıp kıyma, sarımsaklı yoğurt ve tereyağı ile servis ediliyor. Eyşili pilavı ise Kastamonu siyaz bulguru, asma yaprağı, ısırgan otu, ebegümeci, yeşil ve kuru soğan, nane ve ayran ile yapılıyor. Bir bulamaç kıvamında olan bu pilavı doğrusu pek beğenmedim. Favorim bol yağı ile Banduma oldu.
Kastamonu’nun meşhur tatlısı ise Çekme Helva! Pişmaniyenin sıkıştırılıp küp küp kesilmiş versiyonu olarak tanımlayabilirim. Ancak Kastamonulular, pişmaniye ile bir tutulmasından pek hoşlanmazlarmış bu lezzetin. Üretiminde un, şeker, limon, bitkisel yağ kullanılıyor. Hazırlanan sert şekerli macun kıvamındaki karışım ustalar tarafından çekile çekile helva halini alıyormuş. Aynı işlem pişmaniyede de var, tel tel olan helva soğuduktan sonra toz haline getirilip tepsiye dizilip bastırılıyormuş. Sonra da küp küp kesiliyormuş. Yani birim küpte daha bol lezzet de diyebiliriz pişmaniyeden farkına. Biz kaçırdık ama Yakupağa Külliyesi'nde meşhur Çekme Helva’nın üretimini izleyebilirsiniz. Sonra da tıpkı bizim gibi avluda oturup çay eşliğinde günlük taze helvalardan tadabilirsiniz.
Ekmek ekmek dedik, ama Kastamonu merkezde bir kez bile Etli Ekmek yemedik. Çünkü asıl etli ekmeği Safranbolu’dan Kastamonu’ya geçerken yolumuzu birazcık uzatma uğruna Kastamonu’nun Daday ilçesinde yedik. 3 bin nüfuslu bu küçük ilçenin nüfusu hafta sonları etli ekmek turizmi ile canlanıyor diyebilirim. Memiş Etli Ekmek ve Pide Salonu’na herkes sülalesini toplayıp geliyor, hafta sonunun keyfini burada çıkarıyor. Önce oturabilmek için bekliyorsunuz, ardından da siparişiniz gelsin diye. Mekana giriş yaptıktan yaklaşık 50 dakika sonra geldi etli ekmeklerimiz. Etli ekmek, elde açılmış yufka arasına eklenmiş baharatlı çiğ kıymalı odun fırınında pişen bir lezzet olarak tanımlanabilir. Eskişehir’İn meşhur çi böreğinin kızarmamış, fırında pişmiş versiyonu gibi. Ama gerçekten de lezzetli ve yolunuzu Daday’a çevirmeye değer diyebilirim.
Kastamonu’dan dönerken de yolunuzu Pınarbaşı ilçesine çevirin derim. Bir 40 dakika uzatacağınız yol ile her yerde bulamayacağınız Kara Çorba’dan tatma şansı yakalamış oluyorsunuz. Merkez Et Lokantası'nda bulabileceğiniz bu çorba köy tavuğu ve yabani bitki kızamık ile yapılıyor. Çorbaya koyu rengini veren de işte bu kızamık. Enfes bir şey! Burada ayrıca kuru fasulye, kavurma, ve tel kadayıf da tattık. Kavurma dışındakileri beğendiğimizi söyleyemem. Enteresan biçimde Kastamonu ziyaretimizde salata ikram eden tek mekan da burasıydı.
Kastamonu, aynı zamanda kanyonlar şehri! Doğaseverler için gerçekten cennet bir şehir. Merkezden deniz kıyısına doğru ilerledikçe Valla, Loç, Ulukaya, Horma gibi birçok kanyona uğrayabilirler. Biz de dönüş günümüz olduğu için Pınarbaşı’na en yakın konumda olan Çatak Kanyonu’nu tercih ettik. Arabanızı park ettikten sonra 1 kilometre yürüyünce eşsiz bir manzara karşılıyor gelenleri. Manzaranın içinde hissetmeniz için de cam seyir terası yapmışlar. (öğrenci 2,5 TL, tam ise 5 TL)
İşte böyle yemekle ve doğal güzelliklerle dolu, gidilmeyi bekleyen bir şehir Kastamonu. Umarım Kastamonu konusunda sizi heyecanlandırabilmiş, Etli Ekmek için ağzınızı sulandırabilmişimdir! İyi gezmeler dilerim!
Comments