OSMANİYE
- NCA
- 4 Haz 2020
- 4 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 5 Haz 2020
Günübirlik şehirler listenizin başına Osmaniye'yi ekleyin! Doğrusunu söylemek gerekirse Osmaniye'de gerçekten de görülecek çok bir şey yok. Bazı şehirlere de bunu derler haksızlık yaptıklarını düşünürüm. Ama Osmaniye’de yiyecek konusunda hiçbir eksiklik yok.
Osmaniye, Adana ve Hatay'ın karışımı bir şehir gibi. Osmanlı’da bir sancak iken 1924’te ile dönüşen Osmaniye, 1933’e kadar il olarak kalsa da TBMM tarafından bu hakkı alınmış ve 1996 yılına kadar ilçe olmuş. 1996 yılında Adana’nın bir ilçesi iken oluvermiş bir şehir. Biz onu daha çok Bahçeli’nin memleketi olarak biliyoruz aslında. Şehirde gezerken de zaten cadde, bulvar, meydan adlarından MHP’li bir şehir olduğunu çok rahat bir şekilde anlıyorsunuz. Tıpkı Manisa’da olduğu gibi burda da Türk devletleri bayrakları ile donatılmış alanlar, Türkeş ve Bahçeli’ye adanmış yapılar mevcut.
Osmaniye’nin havalimanı yok ve buraya ulaşım için Adana, Antep veya Kahramanmaraş’ı kullanacaksınız muhtemelen. Bence özel olarak buraya seyahat ayarlamak yerine bu şehirlerden biri için yaptığınız planı bir gün uzatın derim. Biz de Maraş’tan Osmaniye, Osmaniye’den de Antep gibi bir rota izledik. Kahramanmaraş Otogarı’nda 20 dakika arayla kalkan dolmuşlar bulunuyor. Aman yok dolmuşu çekemem tıkış tıkış diyorsanız da bazı otobüsler de kalkıyor. Bizi bir anda otogara girerken bir adam yakalayıp nereye gideceğimizi sordu. Böylelikle Öz Elbistan otobüs şirketi ile 20 TL’ye 2+1 koltuklu otobüste yaklaşık 1 saat 45 dakikada vardık. Osmaniye Otogarı şehrin biraz dışında kalıyor. O yüzden çarşıya ulaşmak için otogarın önünden kalkan şehir içi otobüslere binebilirsiniz. Kişi başı 2,5 TL vererek, kart çıkarmaya ya da bilet almaya gerek yok.

Osmaniye’ye deyince akla gelen ilk şey: Yer fıstığı! Şehirde her bir dükkanda yer fıstığı çuvallarını göreceksiniz. Kilosu 2020 başlarında 15 TL idi. Siz gittiğinizde kaç olur bilemem. Benim tercihim kavrulmamış olanları. Hem kavruk olmayanları evinize götürüp yetiştiriciliğini bile yapabilirsiniz. Şehirde her tarafta yer fıstığına ait görsel çalışmalara da ratlanıyor. Duvar resimleri, magnetler, heykeller. Açıkçası benim favorim bir kavşakta yer alan yer fıstığı heykeli oldu. Osmaniye ilinin sanayisinin temelini yer fıstığı oluşturuyor. Türkiye’de yetiştirilen yer fıstığının %40’ı burada yetişirken %90’ınına yakını burada pazarlanıyor. AyrıcaTürkiye’de tüketilen kırmızı turbun %70’i de Osmaniye’nin Kadirli ilçesinde 35 bin dekar alanda üretiliyor. Özellikle Kahramanmaraş’ta gördüğümüz çuval çuval kocaman turplar demek ki buradan geliyormuş.

Şehir hakkında biraz bilgilenelim diyenlerin uğrayacağı mekan ise Kent Müzesi. Burada şehre ait zanaat dallarını anlatan mankenli canlandırmalar görebilir, şehir hakkında çok da detaylı olmasa da bazı bilgiler edinebilirsiniz. Benim de en ilgimi çeken bildeğim bilgi Mustafa Kemal Atatürk’ün mozolesinin üzerindeki kırk tonluk mermer taşın Osmaniye’den getirilmiş olmasıydı. Çağsak Köyü’nden çıkarılan bu mermer dünyada ender olan Amanos mermerindenmiş ve rengi ile kalitesi bakımından İtalyan mermerine denk olması ayrı bir önem arz etmekteymiş.

Kent Müzesi şehrin tarihi ve kültürel yapısını öğrenmek adına uğramanız gereken bir yer ama 1890 yılında yapılmış olan Envar-ül Hamit Camii'ni de gitmeyi unutmamalı. Gezerken öyle eski çarşı, tarihi yapılar beklemeyin. Ama yine sokaklarında gezin. Çünkü künefe, şalgam, kömbe, yer fıstığı, kebap sizi bekliyor.


Osmaniye simidini gördüğünüzde muhtemelen renginden ilk başta emin olamayacaksınız. Acaba ışık mı yansıyor diye düşünürken o kırmızı rengin gerçek olduğunu fark edeceksiniz. Simitlerin bu kırmızı rengi önce şekerle birlikte susamlanıp ardından da sulandırılımış pekmezin fırçayla sürülmesinden kaynaklanıyormuş. Tadını sorarsanız çok da bir fark yok diyebilirm. Tıpkı Adana ve Mersin’deki gibi burada da şalgamcılar bulabilirsiniz. Hatta simidinizin yanına bir bardak acılı şalgam iyi gider.


Osmaniye'ye gelenleri en çok şaşırtacak şey belki de her tarafta satılan "kömbe" olabilir. Tepsi tepsi ya da üst üste yığılmış kömbeler... Aslında bayram kömbesi olarak geçen bu yiyecek üstü susamlı kurabiye görünümünde. Düz bir kurabiyeden farkı da içerisindeki baharatlar. Tarifleri incelediğimde "kömbe kokusu" denen bir baharat karışımı kullandıklarını gördüm. Bu karışım mahlep, tarçın, muskat, karanfil, yenibahar, damla sakızı, zencefil içeriyormuş. Tabi Hatay'da da kömbe yapılıyor, bu baharatlar belki Osmaniye'de farklılık gösteriyor olabilir. Tadını tarif edecek olursam yediğim anda IKEA'da satılan zencefilli tarçınlı bisküviye benzettiğimi söyleyebilirim. Şehirde kömbenin adresi ise "Dede'nin Yeri Güven Kömbe". Burada cevizli zeytinyağlı, ayçiçek yağlı ve zeytinyağlı olmak üzere 3 çeşit kömbe bulunuyor. (Ayçiçek yağlı: 10 TL, Zeytinyağlı: 12 TL, Cevizli zeytinyağlı: 20 TL) Tabii en güzeli zeytinyağlı olanı. Biz 6 tanecik isteyince dede önce garip bakışlar atıp takmasa da karısı yardımcı oldu. Çünkü bize koymalarını beklerken en az 4-5 kişi gelip kilo kilo aldı kömbelerden. Zaten dükkanın içi önceden hazırlanmış kömbe torbaları ile dolu. Kilo kilo yiyorlar anlayacağınız. Dede'nin Yeri'ne gelmişken bir de irmik helvasını da tatmanızı öneririm. Nasıl seversiniz bilemem ama buradaki tam benim sevdiğim gibi hafif cıvıktı; yani tane tane kuru değil.


Adana’ya yaklaştığımıza göre güzel bir kebap da bulabiliriz. Şehrin biraz daha modern çarşı kısmında yer alan Biber Kebap, sizi gerçek Adana kebabı ile sizi mutlu edecek. Köz soğan, soğanlı salata, marul salatası, turp ve ezmesi ile tıpkı Adana’daki gibi bol ikramla servis ediyorlar kebabı. Ete gelirsek laf edeceğim hiçbir yanı yok. Sadece yeni açılmış olan mekan bir depo havasındaydı. Mobilyalar bir kebapçıya uymuyor, duvarlar bomboştu. Ama yine de her masa doluydu.

Osmaniye’de gece demek duman demek; Çin Lokantası’nda yemek yemek demek! Osmaniye, Çin Lokantaları ile meşhur! Hava karardı, bir yerlerden duman ve et kokusu gelmeye başladı. Yaklaştıkça kalabalıklaştı. Sokağın üstüne kurulmuş ocaklarda ciğer, kebap, kuşbaşı pişiriliyordu. Osmaniye'de sokak kebapçılarına Çin Lokantası adı veriliyor. Bazısı küçük seyyar arabasında, bazısı minik dükkanında işini görüyor. Gündüzleri ya hiç çalışmıyorlar ya da gece olduğu kadar hareketli değiller. Fiyatlar da oldukça ucuz. Örneğin bir ciğer şiş dürüm 8 TL. Tabi öyle dolu dolu et değil ama ortamın salaşlığı zaten size mükemmel kaliteli özenle hazırlanmış bir tabak bekletmiyor. Yumuşacık lavaşın içindeki bol soğanlı kebap size dünyanın en lezzetli Çin Lokantası bu olsa gerek diye düşündürtüyor.


E madem Hatay’a da yakınız diyorsunuz. O zaman Çin Lokantası’nın üzerine bir künefe iyi gider. Künefeci Latif Usta’da künefeye doyacaksınız. Tüm aileler evinde akşam yemeğini yiyip yavaş yavaş buraya doluşuor. Kendilerinin yaptıkları künefe kadayıflarını birçok kişi taze taze almaya geliyor. Muhtemelen evlerinde kendi tatlılarını kendileri yapıyorlar. Künefeyi aslında tabakta dilim şeklinde getiriyorlar. Bizim de gözümüz doymadı 3 kişilik bir tepsi istedik. Ama şu ana kadar yazdığım turu yaptığınızda bitirmeniz pek de mümkün olmuyor. Süt ile birlikte servis ettikleri künefe hem kıtır hem yumuşak. Hatay ve Antep usulünün karışımı gibi. Üzerine de bolca fıstık atmayı ihmal etmiyorlar.

Çok kısa ama dolu dolu geçirdiğimiz Osmaniye’deki tek günümüz eminim ki Osmaniyeli biri tarafından okunduğunda birçok eksiği olan bir gündü. Daha kim bilir yerellerin favorisi olan hangi mekanlar, hangi güzel lezzetler vardı. Ama ne yapalım. Şöyle benim gibi düzgün düzgün yazan olmamış ki! Üzülme Osmaniye, seni çok lezzetli hatırlayacağız!
コメント